“Bir gün tüm Türk Devletleri ile Çin Seddi’nde buluşacağız.”
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği gibi, bizler yani Türk milletinin fertleri geleceğe hazırlık yapmalı ve alemde yaşayan tek Türk topluluğunun biz olmadığını bilmeliyiz. Peki kimlerdir Türk soylular, nerelerde yaşar, hangi dilleri konuşurlar?
Türk Soylular Kimlerdir?
Johanson’un 1998 yılında basılan The Turkic languages isimli kitabından alınan bilgiler Türk milletinin ne kadar geniş bir coğrafyada yaşadığının kanıtı niteliğindedir:
§ Batı: Kırım-Tatarcası (500.000), Kumıkça (280.000), Karaçay-Balkarca (250.000), Karaimce (ölmek üzere), Kumanca (ölü)
§
o Oğuzca (Güney-Batı Türkî)
§ Batı: Türkiye Türkçesi (77 milyon, ikinci dil olarak konuşanlarla 83 milyon), Azerice (35-40 milyon), Gagavuzca (400.000)
§
§ Doğu:
§
o Sibirce (Kuzeydoğu Türkî)
§ Kuzey:
§ Güney:
o Argu
Dilde,İşte,Fikirde Birlik
Yukarıdaki söz ünlü Türk mütefekkiri İsmail Gaspıralı’ya aittir. Aslen Kırım Tatarı olan Gaspıralı bu sözüyle Tüm Türkleri birliğe çağırmaktadır. Bu sunumumuzda ilgileneceğimiz işin dil boyutudur. Gaspıralı’nın temennisi önündeki en büyük engel Vahapzade’nin şu sözlerinde gizlidir:
“Gaspıralı’nın ideasını hayata geçirmek için ilk önce Türk halkları arasında alfabe birliğini gerçekleştirmeliyiz. Çünkü alfabe birliği olmadan dil birliği olmaz. Dil birliği olmadan fikir birliği olmaz. Fikir birliği olmayınca iş birliği de mümkün değil. “
Yakın dönemde Alfabe Tarihi
Bu konu hakkında mevcut Türk Dil Kurumu Başkanı Şükrü Haluk Akalın’ın bir makalesinden kısa bir bölüm paylaşmak istiyorum. Sadece yakın dönemdeki alfabe tarihi değil bu tarihin günümüze yansımaları da yansıtılmış:
“Azerbaycan Türkleri de 1927’de Lâtin alfabesine geçtiler. 1926’da Bakû’de Birinci Türkoloji Kongresi yapıldı. Bu kongrede uzun tartışmalardan sonra Latin kaynaklı bir alfabe benimsendi ve buna Birleştirilmiş Türk Elifbası adı verildi. Bu alfabe aşamalı olarak Sovyetlerdeki Türk Cumhuriyetlerince kullanılmağa başlandı. 1928’de Atatürk, en büyük atılımlarından birini gerçekleştirerek Türkiye’de Lâtin alfabesine geçişi sağladı. 1930’ların başında neredeyse bütün Türk dünyası aynı kaynaklı yazıyı kullanıyordu.Bu durum devam etseydi belki de Sovyetlerdeki Türk halklarının birbirleriyle anlaşması daha kolay olacaktı. Ancak, Stalin’in 1930’larda başlattığı kıyım sırasında Sovyetlerdeki Türk halklarının Lâtin yazısını kullanmalarına son verildi. Ne ilginçtir ki 1926 Bakû Türkoloji Kongresinde Lâtin alfabesini savunan bilim adamlarının çoğunun ölüm tarihi 1937’dir. Bunlar arasında Türk soylu halkların bilim adamlarının yanı sıra ünlü Türkolog Samoyloviç de vardı. Bu kıyım sırasında Türk halklarının artık Kiril yazısını kullanmalarına karar verildi. 1937’de başlayan Kiril yazısına geçiş uygulaması 1940’lı yılların başlarında tamamlandı.
Sovyetlerdeki bütün Türk halkları aynı Kiril alfabesini kullansalardı belki de bugünkü dağılmışlık yine olmayacak, Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Türkmenler hatta Azerbaycanlılar birbirlerini anlayabileceklerdi. Bu olmadı… Her cumhuriyette, oluşturulan her yazı dilinde farklı bir Kiril alfabesi uygulamaya sokuldu. Bilindiği gibi dünyadaki bütün dillerde sesler ortaktır. Dilleri birbirinden ayıran sesler değil, seslerin oluşturduğu anlamlı yapılardır. Seslerin yazıdaki karşılıkları olan harfler de farklı dillerde aynı sesleri gösterebilir. Türk lehçelerinde seslerin neredeyse yüzde doksan dokuzu ortak iken bu seslerin bir bölümü için farklı işaretler kullanıldı. Geçen zaman içerisinde Türk halklarının dilleri birbirinden uzaklaşmağa başladı.
Bilim ve öğretim dili olarak Rusçanın yaygınlaştırılması da Sovyetlerdeki Türk soylu halkların birbirlerinin dillerinde anlaşma sağlamalarını engelledi. Bir Kazak ile Kırgız kendi ana dillerinde konuşsalar anlaşma oranı yüksek olacak ve belki de bu iki komşu lehçe bu kadar birbirinden uzaklaşmayacaktı. Sovyet halklarının kardeşlik dili Rusça, Sovyet dili Rusça gibi kandırmacalar sayesinde Rusça, Türk soylu halklar arasında iletişim dili haline geldi. Artık bugün bir Özbek ile bir Kazak yan yana geldiğinde gayet rahat bir şekilde Rusça konuşarak anlaşıyor. Hatta aynı soydan gelenler bile kendi aralarında Rusça konuşmayı tercih ediyorlar. Birkaç cumhuriyet dışında hemen hemen bütün Sovyetler Birliğinde yüksek öğretimde öğretim dilinin Rusça olması yeni kuşakların ana dilinden uzaklaşmasına yol açtığı gibi Türk soylu halkların birbirlerinin dillerini tanımalarını da engelledi. Böylece bugünkü tablo ortaya çıktı.”
Evet anlaşılacağı üzere en büyük sorun alfabe sorunudur. Ortak bir alfabeye geçilmelidir ve zaman kaybedilmemelidir. Bir diğer sorun farklı lehçe ya da ağızlarda aynı kelimelerin farklı anlamlara işaret etmesidir. Örneklerle bu sorunu inceleyelim:
• Adam:Kişi
• Ata:Baba
• Baba:Dede
• Bekar:İşsiz
• Erik:Kayısı
• Hala:Teyze
• Zor:İyi
Kırgız Türkçesi-Türkiye Türkçesi Kelime Farklılıkları (Örnekler)
Ayna:Deterjan
Çirkin:Güzel
Çöp:Ot
Kek:Kin,Öç
Leş:Balık ismi
Misafir:Garip,gariban
Para:Rüşvet
Türkmen Türkçesi-Türkiye Türkçesi Kelime Farklılıkları (Örnekler)
• Beklemek:Kilitlemek
• Cahil:Delikanlı
• Çocuk:Domuz yavrusu
• Dana:Akıllı, bilgili
• Enayi:Cici,güzel
• Yatak:Hayvanların yattığı yer
• Yaz:İlkbahar
Kazak Türkçesi-Türkiye Türkçesi Kelime Farklılıkları (Örnekler)
• Ateş:Horoz
• Bakır:Kova
• Bardak:Dağınık
• Kurt:Ayrandan yapılan kuru bir milli yemek
• Masa:Sivrisinek
• Ot:Ateş
• Ayran:Yoğurt
Özbek Türkçesi-Türkiye Türkçesi Kelime Farklılıkları (Örnekler)
• Bayan:Kompozisyon
• Durmak:Ayağa kalkmak
• Hayır: Güle Güle
• Kök:Mavi
• Pencere:Çit
• Sindirmek:Kırmak
• Düşünmek:Anlamak
Görüldüğü üzere Türkiye Türkçesindeki birçok kelimenin karşılığı o dillerde apayrı anlamlara gelmektedir. Eğitimci bu kelimeleri bilmeli en azından eğitim aşamasında kullanmamalıdır. Çünkü zihin karışıklığına neden olabilir.
Tüm bu sorunların yanında bir de Türkiye Türkçesinin sorunları mevcuttur. Yazım kılavuzu, Düzeltme imi vs.. Bu lehçelerin hamisi konumundaki Türkiye Türkçesi önce kendi problemlerini halletmelidir.
Soydaşlarımızla iletişimimizi arttırmak ve onlara Türkiye Türkçesini öğretirken yahut öğretmeden psikolojik olarak bu duruma hazırlamak için birçok öneri mevcuttur. Şimdi bunlara bakalım:
• 1.Teknolojinin sürekli gelişmesi sonucunda birçok kelime türetilmektedir. Yabancı dillerden de aynen kabul edilmektedir. Bu kelimelerin Türkçesi belirlenmeli ancak tüm lehçelerce ortaklaşa belirlenmelidir. Böylece yavaş yavaş da olsa zengin bir ortak söz hazinesi oluşturulabilir.
• 2. Öğretim öğrenci merkezli olmalı. Öyleyse, insanın odak noktası olduğu bir öğretim biçiminde öncelikle insanların birbirleriyle tanışması için gerekli olan kalıp sözler (Merhaba, Adınız ne? Nasılsınız? vb.) ve insanın organ adları ile birlikte en doğal ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan sözler (yemek, içmek, gitmek, kalkmak, ev, okul vb.) öncelikle öğretilmelidir.
• 3. Türkiye Türkçesini öğreten görevli öğretmen aynı dilin lehçelerini konuşturduğumuzu hissettirebilmelidir. Ortak kültür değerlerimizi öne çıkarabilirse motivasyonu sağlayacak ve öğrencileri aktif hale getirecektir.
• 4. Okuma-anlamaya yönelik çalışmalarda edebi metinler yanında, gazete, dergi gibi günlük malzemelerdeki metinlere de yer verilmelidir.
• 5.Konuşma-anlatma becerisine yönelik olarak televizyon, bilgisayar ve video gibi hem görsel, hem işitsel araç ve gereçlerden muhakkak yararlanılmalıdır. Bu şekilde öğrencilerin Türkiye Türkçesinin telaffuzunda yaşayacakları problemler en aza inecektir.
• 6.Türk Dünyası Sözlüğü yayınlanmalı.
Türk Dünyasının ortaklaşa dilbigisi kitabı basılmalı.
Türk Dünyası terminoloji sözlüğü yayımlanmalı
Türk Dünyasının ortaklaşa kullanabileceği yazım kılavuzu kitabı yayımlanmalı
• 7. Türk Dünyası dillerinin özleştirilebileceğini savunanlar da vardır. Öz Türkçeci olarak adlandırılan bu grup dilde tasfiyeyi savunmakta ve öz Türkçeye ulaştığımızda diğer Türk topluluklarıyla tıpkı Mete zamanında olduğu gibi anlaşabileceğimizi iddia etmektedirler. Ancak bu bir ütopyadan öteye geçmeyecektir.
• 8. Vahapzade şöyle der:
“Ben bu meselenin çözümünü ilk olarak bütün Türk halkları için iletişim dili olarak Türkiye Türkçesinin esas alınmasını makbul sayıyorum. Ben diyorum ki;her Türk kendi ülkesinde, kendi lehçesinde konuşsun, yazsın ama aramızda yapılacak olan toplantılarda her birimiz için iletişim dili olarak Türkiye Türkçe’si esas alınsın. “
Tdk başkanı Haluk Akalın’da Ankara Tömer’İn düzenlediği bir prpgram vesilesiyle yaptığı bir konuşmasında aşağıdaki hususlara dikkat çekmiştir:
• 9.Türk halkları birbirinin edebi eserlerini okumalı, okutmalıdır. Okul kitaplarında her Türk lehçesinden parçalar özgün şekilleriyle ve o lehçeye aktarılmış şekilleriyle yer almalıdır. Türk dünyası ortak edebiyatının kaynak eserleri destanlar, masallar, ninniler, atasözleri her cumhuriyette ayrı ayrı yayımlanmalıdır. Bu edebi eserlerin bütün Türk dünyasının ortak ürünleri olduğu bilinci yaygınlaştırılmalıdır. Türk dünyası şair ve yazarlarının eserleri diğer lehçelerde de yayımlanmalıdır. Bu eserler ortak Türk alfabesiyle yayımlanmalı, sayfanın bir tarafında özgün metin karşısında ise aktarması bulunmalıdır. Yani kültür korunumu ve yakınlaşması sağlanmalıdır.
• 10. Türk cumhuriyetlerinin radyo ve televizyon yayınlarının Türk halkları tarafından izlenmesi sağlanmalıdır. Yayınlar Türk dili ile yapılmalıdır. Televizyonlarda Türk halklarının filmleri özgün şekilleriyle oynatılmalı, alt yazıda o ülkenin lehçesine aktarılmalıdır
• 11. Türk dünyasındaki sanat ve kültür ilişkileri karşılıklı olarak geliştirilmeli, güçlendirilmelidir. Müzik, sinema, tiyatro gibi sanat türleri ortak iletişim dilinin gelişmesine yardımcı olacaktır
• 12.Türk lehçeleri için pratik günlük konuşma kitapları hazırlanmalıdır. Burada kullanılacak cümlelerde ortak kullanımlara ağırlık vermek gerekir. Bir lehçe için çok özel ifade yerine, her lehçede anlaşılabilecek genel kullanışlar tercih edilmelidir.
• 13. Kabilecilik, aşiretçilik gibi Türk dünyasını bölen düşüncelerden kaçınılmalıdır. Ağız özelliklerini yazı diline aksettirmekten uzak durmalıdır. Mümkün oldukça bütün Türk lehçelerindeki ortak şekiller kullanılmalıdır.
• 14. Türk halkları birbirleriyle iletişimlerinde kendi dillerinden başka bir dili, iletişim dili olarak kullanmamalıdır. Halklar arasındaki iletişimde Rusça veya İngilizce gibi çeşitli yabancı dillerin kullanılması ortak iletişim dilinin ve ortak yazı dilinin oluşmasını geciktirir, hatta engeller.
• 15. Türk halkları arasında iletişimi artıracak ve geliştirecek bir başka unsur ise internettir. İnternette Türk halklarının haberleşmesi için ortak alfabe uygulaması en kısa zamanda başlamalıdır. İnternette Türk halkları birbirleriyle ana dillerinde haberleşmeli ve internet kullanılacak ortak terimleri üretilmelidir. Türk Cumhuriyetlerinin Üniversitelerinin ve diğer kurumlarının internette açacağı sayfalar öncelikle ve mutlaka ana dille yazılmalıdır. Ana dildeki internet sayfalarının yabancı dillere de çevrilebilir. Türkiye’de başlatılan İnternette Türkçeyi Yaygınlaştıralım çalışmalarına Türk Cumhuriyetleri de katılmalıdır
• 16. Türk halkları ortak iletişim dilinin oluşturulması için Sürekli Türk Dil Kurultayları yeniden canlandırılmalı, her yıl bir Cumhuriyette yapılmalıdır. Kurultaylarda ortak iletişim dilinin oluşma şartları ele alınmalı, gelişmeler izlenmelidir. Bu kurultaylarda zaman içerisinde ortaya çıkabilecek durumlarla ilgili olarak ortak çözüm yolları yürürlüğe konulmalıdır
Son sözü Faruk Kadri Timurtaş’a bırakalım:
“Dil meselesi bir milli müdafaa meselesedir. Dilimizi korumak vatan ve milleti korumakla birdir. Çünkü dil vatan kadar, tarih kadar, gelecek kadar ve töre kadar azizdir. Dil de bayrak gibi aile gibi mukaddesattandır”
Asım ÖKSÜZ
• Kaynakça
• Türkolojinin Çeşitli Sorunları Üzerine Makaleler-İncelemeler(Prof.Dr.Mehman Musaoğlu Ankara Kültür Bakanlığı 2002)
• Türkçenin Dünü Bugünü Yarını: Uluslar arası Bilgi Şöleni: Bildiriler,7-8 Ocak 2002-Ankara Kültür Bakanlığı
• T.C Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensitütüsü Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Bilim Dalı Azerbaycan Türkçesini, Türkmen Türkçesini ve Gagavuz Türkçesini Konuşanlara Türkiye Türkçesinin Öğretilmesi Doktora Tezi Reşide Gürses Ankara 2000
• T.C Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensitütüsü Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Bilim Dalı Grameri Türkçe Olan Topluluklara Türkiye Türkçesinin Öğretimi Doktora Tezi Erol Barın Ankara 1998
• ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
TÜRK DÜNYASINDA ORTAK İLETİŞİM DİLİ ÜZERİNE
Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALIN
• Johanson, Lars & Éva Agnes Csató, eds. (1998). The Turkic languages. London: Routledge
• Türk Dilleri Ailesi Makale Prof.Dr. Talat Tekin